-
1 nasıl
'nasıl wie?; welche(r), was für ein(e)?; wie (sehr); wie bitte?;nasıl ise wie … auch immer;nasılsınız? wie geht es Ihnen?;bu nasıl bir adam? was ist das für ein Mensch?;nasıl olsa wie dem auch sei; irgendwie;nasıl olur wie kann das sein?;… hem de nasıl! und wie!;nasıl geldiniz? wie ( oder womit) sind Sie gekommen?;nasıl, bir daha söyler misiniz? wie bitte? Würden Sie es noch einmal sagen?;nasıl ki (so) wie (auch) -
2 nasıl
какой, какnasıl da olsa - как бы там ни былоnasıldır adam - какой-то человекnasılsıñ? - как ты?, как твои дела?hastanıñ alı nasıl eken, aceba? - интересно, каково состояние больного?er nasıl ise - как бы то ни былоср. ne ise -
3 dienen
dienen ['di:nən]vidas dient einem guten Zweck bu iyi bir işe yarar;damit ist mir nicht gedient bu benim işime yaramaz;womit kann ich \dienen? size nasıl yararlı olabilirim?, size nasıl yararım dokunabilir?;ich weiß nicht, wozu das \dienen soll bunun ne işe yarayacağını bilmiyorum2) mil askerlik yapmak -
4 şaşırmak
1. تاه [تَاهَ]2. حار [حارَ] -
5 весь
tüm,bütün,hep,tamam; baştan başa,boydan boya,tümüyle; her şey;herkes* * *мест.1) (вся, все, всё) tüm, bütün, hep, top, tamamпо всему́ го́роду — kentin her yanında / dört bir yanında
мы обошли́ весь го́род — şehri baştan aşağı dolaştık
прочеса́ть весь лес — ormanı karış karış / boydan boya taramak
фотогра́фия / портре́т во весь рост — boy resmi
всей семьей — ailece, evcek
у нас вся семья́ така́я, у нас в семье́ все таки́е — biz ailece öyleyizdir
истра́тить все (свои́) де́ньги — parasının tümünü / hepsini harcamak
не кричи́, все прохо́жие на тебя́ смо́трят — bağırma, gelip geçen herkesi kendine baktırıyorsun
треть всех по́данных голосо́в — toplam oy'un üçte biri
за всё ле́то мы так и не встре́тились — koca bir yaz bir kez olsun görüşemedik
он всю (свою) жизнь рабо́тал — ömrü / hayatı boyunca çalıştı
вся его́ жизнь прошла́ в борьбе́ — hayatı hep savaşımla geçti
э́тот проце́сс продолжа́ется всю жизнь — bu süreç tüm yaşam boyu sürer
со всей эне́ргией — olanca enerjisiyle
все де́сять книг — on kitabın onu da
со всех сторо́н — dört bir yandan
2) ( целиком) baştan başa, boydan boya; tümüyleон весь в пыли́ — üstü başı toz içinde
он весь дрожи́т — her tarafı titriyor
он весь ушёл в рабо́ту — kendini tamamen işe verdi
3) ( всё) → сущ., с herşeyвсё и́ли ничего́! — ya hep ya hiç!
ты для меня́ всё — sen benim herşeyimsin
всё э́то ложь! — hep yalan!
всё, что у него́ есть (о состоянии, имуществе) — elinde avucunda nesi varsa, nesi var nesi yok, varı yoğu
всё, что он мо́жет сде́лать, э́то... — yapabileceği,...maktan öteye geçemez
у меня́ всё; э́то всё, что я хоте́л сказа́ть — diyeceğim bu kadar
4) ( все) → сущ., мн. herkes; (el)âlemвсе как оди́н — tek adammışçasına
э́то все зна́ют — bunu herkes biliyor
все на тебя́ смо́трят — elâlem sana bakıyor
(вы) все в сбо́ре? - Все. — hep tamam mısınız? Tamamız.
а нельзя́ нам всем вме́сте пое́хать? — hep gitsek olmaz mı?
сло́вно все слепы́е — sanki âlemin gözü yok
5) (при сравн. ст.)лу́чше всего́ приходи́ за́втра — en iyisi yarın gel
бо́льше всего́ он любит ле́то — en çok yazı sever
ху́же всего́ то, что... — işin en fena tarafı şudur ki...
••он весь в отца́ — babasının burnundan düşmüş
всё равно́ (так или иначе) — nasıl olsa
всё равно́ узна́ю — nasıl olsa öğrenirim
его́ всё равно́ вы́гнали бы — nasıl olsa kovulacaktı
всё равно́ (тем не менее) — gene (de)
всё равно́ не найдёт — gene de bulamaz
всё равно́! — hepsi bir!
мне всё равно́ — bana göre hava hoş
рабо́тать так - всё равно́, что ничего́ не де́лать — böyle çalışmak hiç bir şey yapmamakla birdir
-
6 что
I мест. - чего́, чему́, чем, о чём1) вопр. neчто с тобо́й? — neyin / nen var?
что у вас с рука́ми? — ellerinizin hali ne?
что с ним происхо́дит? — ne oluyor ona?
в чём де́ло? — ne var? ne oldu?
что тут смешно́го? — bunda gülünecek ne var?
в чём причи́на неуда́чи? — başarısızlığın nedeni nedir?
что тебе́ (в нём / в ней) понра́вилось? — nesini beğendin?
в чём его́ обвини́ли? — ne yapmakla suçlandı?
за что его́ уво́лили? — neden dolayı azledildi?
2) относ. şuсде́лайте вот что:... — şunu yapın:...
вот что я тебе́ скажу́:... — sana diyeceğim şu:...
что ни де́лай, на него́ не угоди́шь — her ne yapsan ona yaranamazsın
что ни говори́,... — sen ne dersen de,...
3) → сказ. nasılчто больно́й? — hasta nasıl?
что пого́да? - По́ртится — hava nasıl? - Bozuyor
4) вопр., → нареч. ( почему) ne, neye, niye, niçinчто / чего́ ты торо́пишься? — ne acele ediyorsun?
чего́ ты ждёшь / ме́длишь? — ne duruyorsun?
а чего́ его́ ждать? — ne var onu bekleyecek?
и чего́ я его́ не послу́шал? — ne dedim de onu dinlemedim?
что ж ты тогда́ не сообщи́л? — öyle de niye haber vermedin?
что он так кричи́т? — neden böyle bağırıyor?
чего́ ты ле́зешь / вме́шиваешься? — sen ne karışıyorsun?
спроси́, чего́ она́ пла́чет? — neye ağlıyor, bir sor
5) вопр., относ., разг. ( сколько) ne, kaçво что э́то обойдётся? — kaça çıkar (bu)?
что возьмёшь за па́ру? — çiftine ne istiyorsun?
что сто́ят все его́ обеща́ния?! — vaitlerinin tümü kaç para eder ki?!
что бы́ло сил — olanca / var gücü ile
что то́лку / про́ку? — neye yarar?
6) относ. ( который)...dakiдом, что стои́т на углу́ — köşe başındaki ev / apartman
7) неопр., разг. ( что-нибудь) bir şeyчуть что - сра́зу сообщи́ — bir şey olursa derhal haber ver
е́сли что зна́ешь - говори́ — bir bildiğin varsa söyle
8) ( очень многое) nelerчего́ там то́лько нет! — orada neler yok neler! orada yok yok!
чего́ он то́лько не наговори́л! — söylemedik lakırdı bırakmadı
чего́ они́ то́лько не де́лали ра́ди э́того! — bunun için neler yapmazlardı ki!
что наро́ду-то на пло́щади! — meydan mahşer gibi! meydan kalabalık mı kalabalık!
9) относ. neрасска́зывай то, что ви́дел — ne gördüysen onu anlat
всё то, что сде́лано... — yapılanların tümü...
всё то, что им напи́сано... — onun yazdıklarının tümü...
пе́рвое, что прихо́дит на ум,... — ilk akla gelen,...
пе́рвое, что броса́ется в глаза́,... — ilk göze çarpan şey...
он сде́лал всё, что мог — yapabileceğini yaptı, elinden ne geldiyse yaptı
здесь есть всё, что ну́жно — ne lazımsa burada hepsi var
он трудолюби́в, чего́ нельзя́ сказа́ть о его́ бра́те — kendisi çalışkandır, kardeşi için ise aynı şey söylenemez
бери́ что хо́чешь — istediğini al, ne istiyorsan onu al
с ним произошло́ то, чего́ он бо́льше всего́ опаса́лся — en çok korktuğu başına geldi
э́то все, что я могу́ сказа́ть — söyleyeceklerim bundan ibaret
и что са́мое ва́жное,... — en önemlisi de,...
и что ещё ху́же,... — daha da kötüsü,...
10) вопр. ( при переспросе) efendim?что ты?, что вы? — efendim?
••э́то ты писа́л? - Да, а что? — sen mi yazdın bunları? - Evet, ne olmuş?
а что, ра́зве непра́вильно? — ne olmuş, yanlış mı?
на что тебе́ э́ти де́ньги? — ne yapacaksın bu parayı?
а адвока́т-то на что? — avukat ne güne duruyor?
уж на что он терпели́в, и то не вы́держал — her ne kadar sabırlıysa da dayanamadı
остава́ться здесь не́ к чему — burada kalmakta bir mana yok, burada kalmaya gerek yok
ни за что не прощу́! — asla affetmeyeceğim!
ни за что на све́те — dünyada
поги́бнуть ни за́ что ни про́ что — güme gitmek
э́то совсе́м ни к чему́ — buna hiç gerek yok
верну́ться ни с чем — eli boş dönmek
при чём тут маши́на? — arabanın bununla ne ilgisi var?
что поде́лаешь / де́лать,... — ne yaparsın,...
что э́то за стано́к? — bu ne tezgahı?
что э́то за стано́к? — bu ne biçim tezgah (böyle)?
ну что ты за челове́к?! — sen ne adamsın be!
ты до́ктор, что ли? — sen doktor musun, nesin?
да что ты?! что ты говори́шь?! — yok canım? deme!
пойти́ (мне) в кино́, что ли? — sinemaya mı gitsem (ne etsem?)
II союзс чего́ бы э́то? — sebebi ne ola ki?
1) kiя хочу́ сказа́ть, что... — şunu söylemek isterim ki,...
изве́стие о том, что он прие́хал — (onun) geldiği haberi
ду́маю, что он вернётся — döner sanırım
я так уста́л, что... — o kadar yoruldum ki,...
река́ така́я широ́кая, что... — nehir o kadar geniştir ki,...
тот факт / то обстоя́тельство, что рабо́та завершена... — işin tamamlanmış olması...
2) kiчто ни день, то дождь — gün geçmez ki yağmur yağmasın
что ни уви́дит, про́сит — her ne görse ister
у него́ что ни удар, то ве́рный гол — bir şut çekti mi sağlam gol
3) уст. ( словно) gibiлёгкий, что пёрышко — tüy gibi hafif
4) (ли... ли) ha... ha...;... olsun,... olsunчто так, что э́так- всё равно́ — ha öyle ha böyle, ikisi de bir
что до́ма, что на рабо́те... — evde olsun, işte olsun...
-
7 denken
denken <denkt, dachte, gedacht> ['dɛŋkən]I vi1) ( überlegen) düşünmek (an -) (über/von -);laut \denken ( fam) içinden konuşmak;das gibt mir zu \denken bu beni düşündürüyor;solange ich \denken kann bildim bileli;ich denke nicht daran, das zu tun! bunu yapmayı düşünmüyorum!;ich darf gar nicht daran \denken onu hiç düşünmek [o aklıma getirmek] istemiyorum;wie denkst du darüber? sen buna [o bu işe] ne diyorsun?2) ( sich erinnern) düşünmek (an -), aklından geçirmek (an -);denk daran! hatırında tut!, unutma onu!, aklından çıkarma!;wenn ich so an früher denke eski günleri aklımdan geçirdiğim zaman3) ( annehmen)wer hätte das gedacht kim düşünürdü bunu, kimin aklına gelirdi bu;ich denke schon olabilir;denkste! ( fam) sen öyle zannet!4) ( wollen) istemek;ganz wie Sie \denken nasıl isterseniz!;wo \denken Sie hin! bir düşünsenize!was denkst du gerade? şu anda ne düşünüyorsun?;das hätte ich nicht von ihm gedacht! bunu ondan beklemezdim!, onun bunu yapacağını aklımdan geçirmezdim!;wie hast du dir das gedacht? bunu nasıl düşünüyorsun?;das kann ich mir \denken bunu düşünebiliyorum, bunu gözümün önüne getirebiliyorum;ich habe mir nichts Böses dabei gedacht onu yaparken hiçbir kötülük düşünmedim;für jdn/etw gedacht sein bir kimse/şey için düşünülmüş olmak -
8 was
was [vas]I pron ne;\was kostet das? bu kaç para?, bunun fiyatı ne?;\was heißt „Haus“ auf Türkisch? “Haus” Türkçede ne demek?;\was denkst du? ne düşünüyorsun [o diyorsun] ?;\was hast du denn bloß? neyin var ki?;\was weiß ich! ( fam) ben ne bileyim!;\was soll das? bu da ne demek?;\was ist schon dabei? bunda ne var ki?;\was für ein Wagen ist das? nasıl bir araba bu?, bu araba ne?;\was für eine Hitze/ein Glück! ne sıcak/şans!;nicht schlecht, \was? ( fam) fena değil, değil mi?;um \was geht es? söz konusu olay nedir?;\was ist, hast du Lust? ( fam) nasıl, hevesin var mı?;ach \was! ( fam) haydi (canım) sen de!;und \was nicht alles ( fam) ve daha neler nelerII pron şey;das Beste, \was du tun kannst yapabileceğin en iyi şey;( das), \was sie sagt... onun dediği (şey)...;( das), \was mich ärgert, ... beni kızdıran (şey),...;alles, \was du willst istediğin her şey;alles, \was ich habe benim neyim varsa\was ich nicht weiß, macht mich nicht heiß ( fig) göz görmeyince gönül katlanır;hast du \was? bir şeyin mi var?;das ist auch \was bu da bir şeydir;das ist \was anderes bu başka bir şey;na so \was! ( fam) bak şu işe!;so \was Blödes! ( fam) ne aksilik! -
9 идти
несов.; сов. - пойти́1) тк. несов. gitmek; yürümek; gelmekидти́ домо́й — eve gitmek
идти́ пешко́м — yayan gitmek; yürümek
идти́ ры́сью — tırıs gitmek
иди́ к доске́! (ученику) — tahtaya kalk!
иди́ впереди́! — öne düş!
2) тк. несов. (двигаться, перемещаться) gitmek; yürümek; yol almakпо́езд шёл бы́стро — tren hızlı gidiyordu
су́дно шло на Оде́ссу — gemi Odesa'ya doğru yol alıyordu
навстре́чу шёл грузови́к — karşıdan bir kamyon geliyordu
иди́ по сле́ду — izi takip et
3) (отправляться, направляться) gitmek; yürümekидти́ на охо́ту — ava gitmek
пошёл бы погуля́л — gidip gezsen
идти́ в го́сти — misafirliğe gitmek
она́ пошла́ за водо́й — suya gitti
пошли́ / пойдём в кино́ — sinemaya gidelim
враг шёл на Москву́ — düşman Moskova'ya yürüyordu
4) тк. несов., перен. (двигаться, развиваться в каком-л. направлении) gitmekидти́ вперёд — ilerlemek; gelişmeler kaydetmek
идти́ к це́ли — hedefe doğru gitmek / ilerlemek
идти́ от побе́ды к побе́де — zaferden zafere koşmak
5) ( соглашаться) yanaşmak; kabul etmekпойти́ на предло́женные усло́вия — önerilen koşulları kabul etmek
пойти́ на усту́пку — ödüne gitmek
на тако́е де́ло он не пойдёт — böyle bir işe yanaşmaz
идти́ на расхо́ды — masraflar ihtiyar etmek
6) (выступать противником кого-чего-л.) karşı olmak; karşı çıkmak; karşı tutum / cephe almakпро́тив тебя́ он не пойдёт — sana karşı çıkmaz
идти́ про́тив зако́на — kanuna karşı gelmek
7) (вступать, поступать куда-л.) girmekо́сенью он пойдёт (посту́пит) в шко́лу — sonbaharda okula gidecek
идти́ в а́рмию — askere gitmek; orduya girmek
8) ( доставляться) gelmek; gitmekсюда́ идёт сырьё, отсю́да - гото́вые изде́лия — buraya hammadde(ler) gelir, buradan da mamul maddeler / eşya gider
пи́сьма всё иду́т и иду́т — mektupların ardı arkası kesilmiyor
9) тк. несов. (приближаться, появляться) gelmekпо́езд идёт! — tren geliyor!
весна́ идёт — перен. bahar giriyor / geliyor
10) ( отправляться - о транспорте) kalkmak; hareket etmekпо́езд идёт в час — tren birde kalkıyor
11) тк. несов. ( действовать - о механизмах) işlemekчасы́ не иду́т — saat işlemiyor
12) ( об осадках) yağmakпохо́же, пойдёт снег — hava karlayacağa benziyor
13) тк. несов. (иметь место, происходить, производиться) yapılmak; yer almak; yürümek, gitmek ( развиваться)шла война́ — savaş yapılıyordu
иду́т перегово́ры — görüşmeler yapılıyor
в до́ме шла побе́лка — evde badana yapılıyordu
как иду́т дела́? — işler nasıl gidiyor / yürüyor?
торго́вля шла пло́хо — ticaret kötü gidiyordu
14) тк. несов. (проходить, протекать, длиться) geçmekвре́мя идёт — vakit geçiyor / ilerliyor
шли го́ды — yıllar yılları / birbirini kovalıyordu
шёл пя́тый час — saat dördü geçmişti
де́вушке шёл шестна́дцатый год — kız on altısını sürüyordu
идёт уже́ тре́тья неде́ля, как... — üçüncü haftadır...
15) тк. несов. ( пролегать) gitmek; uzanmakкуда́ идёт э́та доро́га? — bu yol nereye gider / çıkar?
хребе́т идёт с за́пада на восто́к — sıradağ batıdan doğuya doğru uzanır
э́тот проспе́кт идёт че́рез весь го́род — bu anacadde kenti boydan boya kateder
да́льше идёт лес — ötesi orman
16) (выходить, выделяться) çıkmak gelmek; yayılmak ( распространяться); akmak ( течь), sızmak; kaçmak ( просачиваться)вода́ идёт? (из крана) — su geliyor mu?
от земли́ шёл пар — topraktan bir buğudur tütüyordu
газ шёл из кла́пана — gazı kaçıran supaptı
у него́ но́сом пошла́ кровь — burnundan kan geldi
из трубы́ пошёл дым — baca tütmeye başladı
17) ( в играх) sürmek; oynamakидти́ с да́мы — kızı oynamak
он пошёл конём — atı sürdü / oynattı
18) ( предназначаться) kullanılmakна что идёт э́тот мех? — bu kürkler ne için kullanılır?
ма́сло, иду́щее в пи́щу — yemeklik yağ
19) ( расходоваться) gitmekде́нег идёт нема́ло — az para gitmiyor
цеме́нта пойдёт не бо́льше то́нны — bir tondan fazla çimento gitmez
на костю́м пошло́ три ме́тра — kostüm için üç metre gitti
20) разг. (находить сбыт, спрос) geçmek; aranmak; rağbet görmekра́ньше э́тот това́р шёл о́чень хорошо́ — önceleri bu mal çok geçiyordu / aranıyordu
почём иду́т сли́вы? — erik kaçtan satılıyor?
ему́ уже́ идёт зарпла́та — maaşı işliyor artık
проце́нты иду́т (с вклада) — faizi işliyor
за сверхуро́чную рабо́ту идёт надба́вка — fazla mesai için zam ödenir
22) (украшать, быть к лицу) gitmek; yakışmakэ́та шля́па тебе́ идёт — bu şapka sana gidiyor
коке́тство ей не идёт — ona cilve yakışmaz
23) тк. несов., разг. (входить, вдвигаться) girmekсапо́г не идёт на́ ногу — ayağım bu çizmeye girmiyor
24) oynamakгде идёт э́та карти́на? — bu filim nerede / hangi sinemada oynuyor
пье́са пойдёт в двух теа́трах — oyun / piyes iki tiyatroda oynanacak
25) ( выходить замуж) varmakза тако́го, как ты, она́ не пойдёт — senin gibisine varmaz
26) тк. несов., перен., разг. (иметь каким-л. результатом, показателем) olmakна́ша кома́нда идёт на второ́м ме́сте — bizim takım ikinci durumdadır
он идёт на одни́ тро́йки — aldığı notlar hep orta
••речь пойдёт не об э́том — söz edilecek olan bu değil
вода́ пошла́ на у́быль — sular inmeye başladı
идти́ на по́мощь кому-л. — birinin yardımına koşmak
мы гото́вы идти́ за тобо́й — arkandan gelmeye hazırız
иду́т слу́хи, что... —...dığı söyleniyor / rivayet ediliyor
пошли́ слу́хи, что... —...dığı yolunda söylentiler çıktı
пошли́ спле́тни — dedikodu alıp yürümüştü
докуме́нт пойдёт на по́дпись — belge imzaya sunulacak
-
10 принимать
несов.; сов. - приня́ть1) врз kabul etmek; almakпринима́ть пода́рки — hediye kabul etmek
принима́ть зака́зы — sipariş kabul etmek
принима́ть посети́телей — ziyaretçi kabul etmek
кто принима́л делега́цию? — heyeti kim kabul etti?
в тече́ние неде́ли столи́ца принима́ла делега́ции из разли́чных стран — bir hafta içinde başkent çeşitli ülke heyetlerini konuk etti
врач принима́ет де́сять челове́к в день — doktor günde on kişi muayene eder
в э́том го́роде нас при́няли о́чень хорошо́ — bu şehirde çok iyi ağırlandık / çok iyi kabul gördük
его́ при́няли в шко́лу — okula kabul edildi
в э́ти учи́лища бу́дет дополни́тельно при́нято де́сять ты́сяч челове́к — bu okullarda on bin yeni kayıt yapılacak
принима́ть на рабо́ту — işe almak
приня́ть предложе́ние — öneriyi kabul etmek
в при́нятой конститу́ции... — kabul olunan anayasada...
принима́ть поздравле́ния — tebrikleri kabul etmek
сто́роны при́няли нижесле́дующее — taraflar aşağıdaki hususları kabul etmişlerdir
приня́ть вы́двинутые усло́вия — ileri sürülen koşulları kabul etmek
приня́ть лати́нский алфави́т — Latin alfabesini kabul etmek
приня́ть христиа́нство — Hıristiyanlığı kabul etmek
принима́ть лека́рства — ilaç almak
принима́ть ва́нну — banyo yapmak / almak
2) teslim almak; devralmakпринима́ть товар(ы) — mal teslim almak
принима́ть дежу́рство — nöbet teslim almak
приня́ть заво́д / руково́дство заво́дом — fabrikanın yönetimini devralmak
3) karşılamak; almakкак он при́нял э́то изве́стие? — bu haberi nasıl karşıladı?
я при́нял ва́ши слова́ за шу́тку — sözünüzü şakaya aldım
принима́ть что-л. на свой счёт — üstüne almak / yormak
4) в сочетании с сущ. almakпринима́ть ме́ры — önlemler almak
принима́ть уча́стие в чём-л. — bir şeye katılmak, iştirak etmek
профессора́, принима́вшие экза́мен — sınavı yapan profesörler
5) (вид, форму и т. п.) almakде́ло при́няло ину́ю окра́ску — işin rengi değişti
собы́тие при́няло междунаро́дный разма́х — olay evrensel boyutlara ulaştı
экономи́ческая борьба́ приняла́ полити́ческий хара́ктер — iktisadi mücadele siyasi nitelik aldı / niteliğe büründü
6) (счесть по ошибке за другого, другое) sanmak; benzetmekон при́нял меня́ за друго́го — beni başkası sandı, beni başkasına benzetti
он при́нял Вас за иностра́нца — Sizi yabancı sandı
его́, ви́димо, при́няли за пья́ного — onu sarhoş sanmışlar
7) безл. usuldendir, adettirу нас так при́нято — bizde usul / adet böyle
••приня́ть ого́нь на себя́ — ateşi kendi üstüne çekmek
-
11 рука
kol* * *ж1) kol, el ( кисть)толщино́й с ру́ку (о косе) — bilek kadar / kalınlığında
взять ребёнка на́ руки — çocuğu kucağına almak
ходи́ть на рука́х — amuda kalkmış olarak elleri üstünde yürümek
ру́ки у него́ бы́ли в нару́чниках — bilekleri kelepçeliydi, bileklerinde kelepçe vardı
ты ему́ ру́ку не согнёшь (меряясь силами) — bileğini bükemezsin
не тро́гай рука́ми! — el sürme! elleme!
2) ( сторона) kol, sıraэ́тот дом по пра́вую ру́ку — bu ev sağ sıradadır
по пра́вую ру́ку от чего-л. — bir şeyin sağında
3) ( почерк) el yazısıписьмо́ напи́сано его́ руко́й — mektup (kendi) el yazısı ile yazılıdır
••рука́ правосу́дия — adaletin pençesi
быть в чьих-л. рука́х (находиться в полном подчинении) — birinin avucunun içinde olmak
вы́расти на рука́х у кого-л. — birinin avucunda büyümek
у него́ на рука́х больша́я семья́ — kalabalık bir aileyi geçindiriyor
она́ оста́лась с пятиме́сячным ребёнком на рука́х — kucağında beş aylık yavrusuyla kaldı
он вы́брал себе́ са́блю по руке́ — bileğine uygun bir kılıç seçti
попади́сь он мне в ру́ки,... — elime geçse... / düşse...
он собра́л всё, что попа́лось по́д руку — eline ne geçtiyse topladı
переходи́ть из рук в ру́ки — elden ele dolaşmak / geçmek
она́ мастери́ца на все ру́ки — kadının on parmağında on marifet var
держа́ть что-л. под руко́й — el altında bulundurmak
быть (всегда́) под рукой у кого-л. — birinin elinin altında olmak
ру́ки вверх! — eller yukarı!
ру́ки прочь от кого-чего-л.! — elini(zi) birinden, bir şeyden çek(in)!
рука́ о́б руку — el ele verip
мы рабо́таем рука́ о́б руку — el ele çalışıyoruz
они́ вы́шли и́з дому по́д руку — evden kolkola çıktılar
взять кого-л. по́д руку — birinin koluna girmek
взять кого-л. по́д руки — birinin iki koluna girmek
больно́го привели́ по́д руки — hasta iki kişinin kolunda geldi
у него́ там есть своя́ рука́ — orada dayısı var
из пе́рвых рук — ilk elden
из вторы́х рук — ikinci elden
ско́лько ты получа́ешь на́ руки? — senin eline ne geçiyor?
он пришёл проси́ть у отца́ руки его́ до́чери — kızı babasından istemeye geldi
у меня́ до э́того ру́ки не дохо́дят — buna elim değmiyor
у меня́ рука́ не поднима́ется на тако́е де́ло — bu işe elim varmıyor
туда́ руко́й пода́ть — orası dört adımlık bir yer
протяну́ть ру́ку дру́жбы кому-л. — dostluk elini uzatmak
пода́ть / протяну́ть ру́ку по́мощи кому-л. — yardım elini uzatmak
в э́том де́ле есть и его рука́ — bu işte onun da parmağı / eli vardır
он не подни́мет ру́ку на же́нщину — kadına el kaldırmaz o
как мо́жет подня́ться рука́ на ребёнка? — çocuğa nasıl el kalkar?
статья́ напи́сана от руки́ — yazı elle yazılmıştır
прибра́ть к рука́м — кого-л. avucunun içine almak; что-л. üstüne oturmak, iç etmek
быть у кого-л. пра́вой руко́й — birinin sağ kolu olmak
взять что-л. в свои́ ру́ки — kendi eline almak
взять полити́ческую власть в свои́ ру́ки — siyasal iktidarı eline geçirmek
держа́ть себя́ в рука́х — kendine sahip olmak
возьми́ себя́ в ру́ки! — kendine hakim ol
сосредото́читься в одни́х рука́х — tek elde toplanmak
через его́ ру́ки прошли́ со́тни докуме́нтов — onun elinden yüzlerce belge geçti
-
12 dahinter
dahinter adv örtlich arkasın(d)a, arka tarafın(d)a;sich gewaltig dahinter klemmen bütün gücüyle işe girişmek;dahinter kommen -in sebebini bulmak, kavramak;ich werde schon noch dahinter kommen ben bunun içyüzünü nasıl olsa öğrenirim;dahinter stecken -in sebebi olmak;es steckt nichts dahinter -in altında bir şey yok ( oder gizli bir tarafı yok) -
13 gehen
gehen ['ɡeːə n] <ging, gegangen, sn>1. v/i gitmek; (weggehen) ayrılmak; (funktionieren) işlemek, çalışmak; Ware sat(ıl)mak; (dauern) sürmek;zu Fuß gehen yürümek;einkaufen (schwimmen) gehen alışverişe (yüzmeye) gitmek;an die Arbeit gehen işe girişmek;gehen wir! gidelim!;gehen in (A) (passen) -e uymak, -e sığmak;gehen nach (urteilen) -e göre hareket etmek;das geht zu weit bu kadarı fazla (oluyor);BAHN über München gehen Münih üzerinden gitmek;das Gedicht geht so: … şiir şöyle: …;die Fenster gehen nach Westen pencereler batıya bakıyor;in die Industrie (Universität) gehen endüstriye (üniversiteye) geçmek;in die Politik gehen politikaya/siyasete atılmak;sich gehen lassen kendine hakim olamamak; kendini koyuvermek; boşvermek;vor sich gehen gerçekleşmek; olup bitmek;wenn es nach ihr ginge ona kalsa(ydı);wie gehen die Geschäfte? işler nasıl (gidiyor)?2. v/unp: wie geht es dir (Ihnen)? nasılsın(ız)?;es geht mir gut iyiyim;es geht şöyle böyle; (es ist möglich) olur;das geht nicht olmaz;es geht nichts über … …-in üstüne hiçbir şey yok;worum geht es? sorun/konu nedir?;es sich (D) gut gehen lassen keyfine bakmak -
14 machen
1. v/t <h> (tun) yapmak; (herstellen) imal etmek; (verursachen) -e yol açmak; Essen hazırlamak; (in Ordnung bringen) düzeltmek; (reparieren) tamir etmek; (ausmachen, betragen) etmek; Prüfung -e girmek, (bestehen) kazanmak; Reise, Ausflug -e çıkmak, gitmek;etwas machen aus (D) bş-i bş yapmak;jemanden zum Abteilungsleiter machen b-ni bölüm şefi yapmak;gut gemacht! iyi yaptın(ız)!, iyi oldu!;Hausaufgaben machen ev ödevi yapmak;da(gegen) kann man nichts machen yapılacak bir şey yok;mach, was du willst! istediğini yap!;machs gut! hoşça kal, eyvallah;(das) macht nichts fark etmez;mach dir nichts d(a)raus! buna aldırış etme;sich etwas machen aus (für wichtig halten) bş-i önemsemek; (mögen) bş-den hoşlanmak;sich nichts machen aus (für unwichtig halten) bş-i önemsememek; (nicht mögen) bş-den hoşlanmamak2. v/r: sich machen gelişmek, olmak;fam wie macht sich der Neue? yeni adam nasıl?;sich an die Arbeit machen işe girişmek;sich an etwas machen bş-e girişmek3. v/i fam mach, dass du fortkommst! toz olmaya bak!;das lässt sich machen bu mümkün, yapıl(abil)ir -
15 iş
iş [iʃ] s1) Geschäft nt\işler nasıl gidiyor? wie gehen die Geschäfte?\işten atılmak ( fam) hinausfliegenbirini \işe almak jdn einstellen [o anstellen]3) (\iş günü) Werk ntbu onun \işi( dir) das ist sein Werk4) Sache f, Angelegenheit f\işin en korkunç tarafı das Schlimmste an der Sachebu iyi/kötü bir \iş das ist eine gute/schlechte Sacheo, bu \işte önemli bir rol oynuyor er spielt bei dieser Sache eine wichtige Rolle5) a. inform Job m6) ( fam) (\işine gelmek)bir şey birinin \işine gelmemek jdm passt etw nicht in den Krambu, benim hiç \işime gelmez das passt mir gar nicht7) \işi gücü yok er hat nichts zu tun\işim var ich habe zu tunyapacak hiçbir \işi yok er hat nichts zu tun8) birinin \işini bitirmek (sl) jdm den Garaus machen; ( öldürmek) jdn erledigen -
16 Geschäft
Geschäft <-(e) s, -e> [gə'ʃɛft] ntwie gehen die \Geschäfte? işler nasıl gidiyor?;mit jdm \Geschäfte machen biriyle iş yapmak;dunkle \Geschäfte treiben karanlık işler yapmak2) ( Firma) iş, işletme;morgen gehe ich nicht ins \Geschäft ( fam) yarın işe gitmiyorum3) ( Laden) dükkân; (Schuh\Geschäft) mağaza4) ( Aufgabe) iş;seinen \Geschäften nachgehen işine bakmak;er versteht sein \Geschäft işinden anlıyor5) (Rechts\Geschäft) işlem, muamelesein großes/kleines \Geschäft verrichten [o machen] büyük/küçük abdestini bozmak [o yapmak]2) ( Gewinn) kâr, kazanç -
17 so
so [zo:]I adv1) ( auf diese Weise) böyle;\so macht man das bu böyle yapılır;stell dich nicht \so an! numara yapma!;\so gesehen, hast du Recht böyle bakarsan, hakkın var;gut \so! iyi böyle!;ach, \so ist das! vay, demek ki öyle!;\so oder \so ( unterschiedlich) ya öyle ya böyle; ( auf jeden Fall) öyle veya böyle;und \so weiter ve devamısie tut mir \so leid ona öyle [o o kadar] üzüldüm;\so sehr o kadar çok;\so viel steht fest bu kadarı kesin;\so früh wie möglich mümkün olabildiği kadar erken;lass es \so, wie es ist onu olduğu gibi bırakbei \so einem Wetter böyle bir havada;\so ein Zufall! bu ne tesadüf!;\so (et) was Blödes! ne aksilik!;\so (et) was böyle (bir) şey;na \so was! bak şu işe!;... und \so ve bunun gibi...er heißt Traugott oder \so adı Traugott veya öyle bir şey;ich komme \so gegen acht sekize doğru falan gelirim;er sagt das nur \so bunu öylesine söyliyorII konj1) \so dass... öyle ki,...2) er spielte \so gut, dass... öyle [o o kadar] iyi oynadı ki...\so, das war's für heute haydi, bugünlük bu kadar;\so, \so demek ki öyle;ach \so! demek öyle!;wie geht's denn \so? işler nasıl gidiyor? -
18 تاه
تَاهَ1. kibirlenmekAnlamı: kendini büyük görmek2. sapmakAnlamı: doğruluktan ayrılmak3. sendelemek4. şaşırmak5. afallamakAnlamı: şaşkınlıktan sersemleşmek, afallaşmak6. büyüklenmekAnlamı: büyüklük taslamak, böbürlenmek -
19 حار
Iحارَ1. bakakalmakAnlamı: ne yapacağını bilememek2. şaşırmak3. şaşmakAnlamı: hayret etmekIIحارّ1. harAnlamı: sıcak, serinin zıddı2. can ciğerAnlamı: çok yakın, sıkı fıkı, pek içten3. kaynarAnlamı: çok sıcak4. candanAnlamı: gönülden, samimî5. iltifatlıAnlamı: gönül alan6. samimîAnlamı: içten, içtenlikle7. hararetliAnlamı: ısısı, sıcaklığı fazla olan8. sıcakAnlamı: yakmayacak kadar ısısı olan9. canAnlamı: çok içten, sevimli, sevilen, şirin
См. также в других словарях:
ıskartaya çıkarmak (veya ayırmak) — değersiz bularak bir yana atmak, işe yaramadığı için ayırıp bir yana koymak Orada, kim bilir neden ve nasıl, işe yaramaz diye ıskartaya çıkardığı bir sürü film tepeleme yığılı. A. İlhan Sekiz balya tütününden bir ya da iki balyasını ıskartaya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gereği gibi — nasıl olması gerekli ise öyle Gereği gibi davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaşırmak — i 1) Bir işe nasıl başlayıp o işi nasıl sürdüreceğini ve nasıl sonuçlandıracağını bilemeyecek duruma gelmek, içinden çıkamamak Söyleyeceğini şaşırmak. 2) nsz Doğru, gerçek ve gerekli olanı ayırt edemeyecek duruma gelmek Hastasını muayene ederken… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalp — 1. is., bi, esk., Ar. ḳalb Bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kalp etmek 2. is., bi, anat., Ar. ḳalb 1) Göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
KIRAAT (KIRAET) — Okuma. Düzgün ve çabuk okuma. * Okuma kitabı. * Fık: Namazda Kur an ı Kerim den bir miktar okumak.İnsan bir yazıyı ya kendi kendine yahut başkasına dinletmek üzere okur. Hususi mütâlaa nasıl olsa olur. Fakat dinletmekten maksad, anlatmak olduğu… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Istanbul — City Top: Topkapı Palace – Hagia Sophia – Blue Mosque Center: Beyoğlu; … Wikipedia
Armenians in Turkey — ( tr. Türkiye Ermenileri; hy. Թուրքահայեր, Պոլսահայեր, the latter meaning Istanbul Armenian) have an estimated population of 40,000 (1995) to 70,000. [cite web | last=Turay | first=Anna | title=Tarihte Ermeniler | publisher= [http://www.bolsohays … Wikipedia
Ergenekon network — The Ergenekon network or Ergenekon is an uncovered clandestine ultra nationalist organization in Turkey with ties to the country s military and security apparatus. According to the indictment prepared by three Turkish prosecutors handling the… … Wikipedia
Liste Swadesh Du Turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste Swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français